"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Temmuz 2010

üzülecek bir şey yok

Takmayın kafanıza öyle herşeyi…
Mesela ayakkabınızın sağ tarafı yırtıldı diye üzülmeyin öyler yerli yersiz… Olsun bu seferde yırtık ayakkabı ile gidin gideceğiniz yere görenlerdende çekinmeyin luzumsuz yere soranlara yırtıldı dersiniz olur biter… Üzmeyin kendinizi öyle bir ayakkabı için ayakkabının ne demek olduğunu bilmeyen Ahmet kızar size sonra…

Başını eğme ne olur…

Başını eğme ne olur…
Eğer eğersen başını, hani o nur kıvılcım gözlerini dikersen topraklara işte o vakit başıma çöker sema…
Herşey susar.
Gözlerinden düşen her damla akar yüreğime…
Her damla bir kor gibi geçer damarlarımdan…
Ve öğrendiğin bütün sağlık kurallarını alt üst edersin bir anda…

Küçükken Annem söylemişti ne çabuk unutmuşum “yanarsın yanaşma” demişti…
Yanaştım…
Hatta dahada ileri gittim dokundum!
Dokunduğum yerde dondum!
Donduğumla kaldım!
Ağladım…

utanmaz günler…

Seninle olupta, utanmadan çekip giden günlere kızıyorum! Bir, iki, üç, dört derken 366 gün oldu. Şafak sayan askerler kıvamında geçen bu zaman bakalım daha nelere gebe… Seninle, önüm arkam sağım solum sobe…. Anla işte şımarıyorum zira şımarmak hakkımdır neden dersen şayet şu pişkin pişkin çekip giden 366 gün hayatımdaki en tatlı en acı en umutlu en karamsar en tebessümane en ağlamaklı en şükürde en isyanda en sinirli bir o kadar sakin en tatlı en acı! en sakin en bağırışlı en koşarca en yavaş en hayal en gerçek en çekip giden en hep kalan en duran en akan en susan ve durmadan konuşan 366 günü oldu…