"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kategori: Kitap

Kürk Mantolu Madonna | Sabahattin Ali

Suskun ve sakin insanları hep içine kapanık olarak adlandırırız ve onlara içten içe biraz da acırız. Aslında bu insanlar hayatlarını tamamlamış ve daha fazla yaşamak istemeyen, yalnızca zorunluluklar gereği nefes alıp veren kimselerdir.

Yaşayan insanlar için hayatın bittiği ya da zamanın durduğu anlar vardır ki O andan sonra artık yapılan tek şey teslim olmak ve nefes alıp vermektir.

Bir alkoliğin anıları

Eyüp Sultan’ımın o güzel bahar gününde mışıl mışıl gezerken semtimi malum kitap çadırına yine gözüm takılıverdi daldım içeruya… Bir dünya kitap… Her çeşit var…  Tasavvuf üzerine çokca kitap okudum dedim kendime, kendimi bilmezcesine. Okuduğum üç beş kitabı “çok” diye nitelendirdiğim için kendime güzelce bir fırçada atıverdim oracıkda…

Az ilerde Dünya Klasikleri vardı… Hani şöyle değişik bir şey olsun madem diyordum ya bu kitap ilişti gözüme! Başlık gayet güzeldi, “Bir alkoliğin anıları”! Kötü alışkanlığım olmadığını düşünüyorum kendimce hani ana hatlara bakarsak sigara, içki Allah korusun içmiyorum e tabi osmanlıdan kalmadır diye kendimizi kandırdığımız nargilemizi saymazsak ama çevremde ekseriyetle kötü alışkanlık pençesinde arkadaşım, eşim, dostum bulunur. Hele hele Alkol benim bu hayatta tiksindiğim ve insanlara kötülüğü çokca dokunan en berbat alışkanlıktır. Kitabı birazda bu nedenle aldım…

Önsözü okuduğumda dehşetlere kapıldım meğer kitap, yazarı olan Jack London’ı anlatıyormuş yani alkolik bilakis yazarın kendisiymiş. Yanlış bilmiyorsam Amerikalı bu yazar bu kitabı tamamlayamadan “Alköl” nedeni ile ölüvermiş…

Murat Menteş – Dublörün Dilemması

Uzun zamandır girdiğim ortamlarda ekseri bu ismi duymaya başladığımda “Allah Allah kim bu adam ya hu” dediğim çok olmuştur… Murat Menteş? Sosyal paylaşım sitelerinde röportajları, konuşmalarını izlediğimde ne garip bir adam bu ya hu dedim. Sonra tevafuk-i lil havadis bir şekilde sevdiceğim bana “Murat Menteş okudun mu sen?” diye sorunca yeter artık çığlığını bastım ve “okumadım var mı bir diyeceğin!” diye çıkışıverdim, o da gayet nazik bir şekilde “o vakit bende bir kitabı var okumanı istediğim” dediğinde “peki madem getir okuyalım” diyiverdim… Dublörün Dilemmasını elime aldığımda her zamanki gibi derhal yazar biyografisine baktım ve hayretler içinde kaldım uzun yıllar bisiklet tamirciliği yapmış, edebiyat fakültesi denen o taş duvarlarda yüzü buruşmamış, tahminimce gayet mütevazi bir yaşam süren ( ki kendiside böyle söyler) bir yazar vardı karşımda! Vay beee… Nidasını çektikten sonra başladım elimdeki bu garip, şeker, heyecanlı, komik kitabı okumaya…