"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Aralık 2009

KALK…

Gözü perdesi kapalı pencereye ilişti, aralamak istedi perdeyi eli varmadı… Artık vakit ayrılık vaktiydi…

Eli varmadı… Plastikte olsa onlar onun ayaklarıydı… Geri çekiliverdi… Usulca oyuncak bacaklarınıda içine çekerek yatağa girdi… Üstünü o karbeyazı battaniyesiyle örttü… Işığı kararttı, artık o an her şey daha manidardı… Kimse yoktu, hiç kimse… Etrafında ayakta duranda yoktu artık, sanki battaniye değilde toprağın altına girmişti. Rabbine söz vermişti, üzülmeyecek sabredecekti… Çile bu çekilmeden gitmeyecekti!

parça parça

sen!
misafir,
merak ediyorsun değil mi?
kendi karanlığında yıldızlara mı soruyorsun halini?
toprağa döktüğün incilerinde sel olup akmak istiyorsun belki de bilmek istediğini bilmediğin bilinmezliğe,

bekliyoruz…

Sana yazacak çok şey var Hira!… Öncelikle şunu bilmelisinki sana şimdilik “Hira” diyorum zira bu kızımızın adı… Lütfen alınma, senin bir adın varki bende harfler adının telaffuzu için kafii gelmiyor. Hem Hira yalnızca benim değil bizim Hira’mız olacak… Düşünüyorumda… Hira diyorum… Senden diyorum… Ne güzel olur be diyorum… Senin o Nurani güzelliğinden bir parça, Allah’ın da rahmetiyle nasıl olur düşünmemek elde değil… Hira’yı düşünüyorum uzun uzun ara sıra senin kucağında, seni öperken… Ne güzel bir Anne olacaksın İnşaAllah!… O Semalardan gönderilen kızımıza nasılda güzel bakacaksın… Öyle zannediyorum ki benden bile sakınacaksın onu, onun iyiliği için…