sen!
misafir,
merak ediyorsun değil mi?
kendi karanlığında yıldızlara mı soruyorsun halini?
toprağa döktüğün incilerinde sel olup akmak istiyorsun belki de bilmek istediğini bilmediğin bilinmezliğe,
sen!
misafir,
arama bu sessiz çığlığı,
bulsan duyamaz, duysan anlayamazsın,
anlasan zaten aramazdın belki…
sen!
misafir,
sorma bu bilinmezliği,
cevap belki bilinmezlikte gizli.
ama yine de sana birkaç birşey söyleyebilirim sanırım.
burada artık kargalar konuşuyor ve sözler saçma, kulaklar sağır, gözlerse harama doymamış…
biliyor ama duymuyor, duymayacak da, söz olmuyor sana artık, mühürlü gözlerse utanıyor rabbinden. içinde bir parça sevgi var ama saklıyor kendisinden bile ve susuyor gitmek istiyor ama korkuyor geride bıraktıklarını bulamamaktan değil, varmamaktan değil, kaybetmekten değil, korkuyor bulmaktan. belki de bulduğundan korkmaktan.
ve sen!
misafir,
düşünme artık bu gitmeleri, korkma kalan sessizlikten.
başka yerde, başka diyarda, başka alemde görüşürüz terazimiz bozulmadan.
o zaman istediğini söyle ve sende yak beni.
ey misafir!
bu sözler seni aydınlatmadı değil mi?
aydınlatamaz, aydınlatmamalı, aydınlatırsa yıkılır yıkılmaz kalelerin.
mehmet | http://yineden.blogspot.com/
[mp3 autostart=”true” repeat=”true”]http://umutrehberi.tasavvufi.com/mestmp3/ayiniserif/222-pencugah3.mp3[/mp3]
Ils: Cem Kızıltuğ
İlk Yorumu Siz Yapın