Kızım. Canımın parçası. Gönlümün bahçesi… Gülüşünün cennet, gözyaşının cehennem olduğu güzel misafirim. Bu yazdıklarımı okuduğunda kaç yaşında olursun bilmiyorum yada tam manasıyla anladığında yaşın kaç olur nerede olursun kestiremiyorum ama bunları sen daha 2 yaşındayken İngiltere’de büyükbabanın sallanan koltuğunun hemen arkasındaki küçük bir masadan yazıyorum sana. Geçen sene geldiğimizde kendisine sürekli güldüğün, bütün masasını dağıttığın, sana uzun uzun bakan ve içten içe hüzünlenen büyükbabanın masasından. Bu sene artık aramızda değil o, ama sen son bir kez daha onun evine geldin…
Kızım. Unutma. İnsanlar ölür. Kimi 1 yaşında kimi 100 yaşında… İnsnalar ölür kızım. Bunu sakın unutma. Unutma ki bu hayat denilen karmaşayı daha kolay anla. Karmaşaya sakın kapılma. Senin gelişinle yeniden doğan ben ve annende öleceğiz bu gerçek ama tek duamız senin tırnağının acısını yaşatmasın Allah bize. Bu dünya denen yerde çocukların mutlu olmasına dahi tahammül edilmiyor. Çocuklardan bile hesap soruluyor. Dedim ya kapılma sakın bu karmaşaya kızım. Dışarıda kal. Dünya’nın hep dışında ol kızım. İnsanlar koşsun, bağırsın, konuşsun, eğlensin ama sen hep dışarıda kal, illa içeride olacaksan gönlünü geniş tut kızım. İçeri girmek için hep gönül kapısını kullan bu hayatta. Çok kapıya varacaksın bu hayatta çok kapı kapanacak suratına aldırma. Gönül kapısını doğru çalarsan tüm kapılar açılacak sana.
Kızım. Unutma. 2 Yaşındasın ve çok masumsun, günahsız, tertemizsin. Ömrünün sonuna dek böyle kalamayabilirsin belki ama hiç değilse böyle kalmaya gayret et. Affet kızım. Beni, anneni tüm sevdiklerini affet. Bu hayatta kin tutmak için yeteri kadar vakit yok. Sahip olduğun herşey bir gün sanki hiç senin değilmişcesine kalacak ve sen gideceksin. Unut kızım. Kötü olan herşeyi unut ve gönlüne dön. Yönün gönlün olsun. Gönlünün güzelliği yüzüne vurmuş, sarı kelebeğim benim…
Yüreğimin ateşi, güzel kızım. Sabret. Zor çok zor ama sabret kızım. Vakti gelince al başını git. Çekil kızım. Zorlama kendini. Çekil ve gönlüne başbaşa kal. Her ne olursa olsun bu hayatta gönlünü hep güzel tut. Kendini zorlama, hırslanma sakın hepsi boş, hepsi aldatma. Sabırlı ol ve olacağa bak güzel kızım. Hakimiyetin olmadığını anla, gönlüne sor ne varsa…
Sev kızım. Severek büyü. Sevilmek için bir şey yapmana gerek yok hep dedim ya gönlünü açarsan, gönül kapılarına dayanırsan seni içeri alacaklar merak etme. Sev kızım. Toprağı, taşı, kalemi, suyu, ateşi sev. Hayattaki kötü şeylerle meşgul olma, bilme mümkünse, senin yolun sevgi yolu olsun küçük meleğim. Şimdi nasıl ki ayakkabılarını seviyor ve onlara sarılıyorsan, nasıl ki küçük arkadaşın mama’ya ninniler söylüyor ve onunla uyuyorsan büyüdüğünde de böyle kalmak için gayret et. Çocukken bahşedilen o gönlündeki güzellikleri muhafaza etmeye gayret et. Gülüşünü sıcak tut kızım. Nasıl ki şimdi güldüğünde evimizin her köşesine güller dikiyorsan, nasıl ki gönüllerimiz bağ bahçe oluyorsa yine öyle olsun. Sen gülünce insanların gönlünde güller açılsın.
Gönlümün pınarı, gözümün nuru. Korkma. Korkmaktan asla korkma. Biz Allah’ın izin verdiği müddetçe hep seninleyiz ama vakti gelince bizde olmayacağız seninle evet acı kelimelerin yan yana gelmesi ama bizde ayrılacağız yanından bundan dahi korkma kızım. Gönlün açıksa, gönlünü açarsan oraya bizi de ilelebet sığrabilirsin. Bizi gönlüne misafir et güzel kızım. Günün birinde bu yazdıklarımı okuduğunda ağla diye yazıyorum bunları sakın babana taş kalpli deme.
Ağla meleğim. Şimdi gözyaşlarına dayanamasakta bu yazdıklarımı okudğunda iç çeke çeke ağla. Ağlamaktan utanma, gönlünün kapılarını en kolay bu şekilde açabilirsin zira. Hissedersen ağlarsın. Ağlarsan daha iyi hissedersin güzel kızım. Ağla yavrum ince bir sızıda, bir elveda da, bir gelişte, yalnız kalınca, hep birlikte olunca. Gönlün kapılarını açmak istediği anda ağla.
Âh güzel kızım. Misafir olduğunu unutma ve öyle yaşa. Dünya’da sınırları insanlar çizmiştir sakın aldanma! Dünya senin kızım unutma. Git, gör, hisset… Bir misafir gibi gez dünyayı kızım. Ne kadar gezer, ne kadar görürsen o kadar büyürsün. Biz Annenle elimizden geldiğince gönlünü büyütmek için seni adım adım gezdiriyor şehrin o kalabalığından her fırsatta seni sakin, sessiz yerlere yeşile, kuzulara, balıklara, kelebeklere götürüyoruz. Bizimde takatimiz tükenecek bir gün ama sen durma kızım git, adımlarının varabildiği her yere git.
Baba deyişinle gönlümün kapılarını kırıp atan kızım. Bana bu şerefi senin vesilenle nasip eden Allah’a hamd olsun. Biz seni çok seviyoruz.
Gönlünün kapısı olmayan minik yavrum, kapılara aldanma. Kapılara varmasını bil meleğim.
Baban çok anlatamıyor derdini sen Yunus’u bil öyle anla kızım.
—-
Ger uluya vardın ise, sûret nakşı nendir senin?
Manaya yol buldun ise, işbu dünyâ nendir senin?
Sen dünyânın terkin urgıl, gelip aşk oduna girgil,
İlerki menzile ergil, geri kalmak nendir senin?
Bu vücûdun sermâyesi od u su vu toprak değil,
Her biri aslına gider gâfil olmak nendir senin?
Büt-hâne vü şarap-hâne mescid oldu gerçek cana,
Bir pulun varmaz ziyana, yalancılık nendir senin?
Çünkü ahrete kavisin, ko bu yalancı davîsin,
Mal ü hazîne sevisin, âşık isen nendir senin?
Benimdir diye derersin, Hak’tan davî mi edersin?
Padişah suçuna bakmaz, gümrâh olmak nendir senin?
Dün ü gün kaygılar yersin, nidelim yoksulum dersin,
Ol cömerttir rızkın verir, kaygı yemek nendir senin?
Yegil yedirgil bîçâre, eksilirse Tanrı vere,
Bir gün tenin yere gire, geri kalan nendir senin?
Yunus o aşk badyasından, sen igen esrik olmuşsun,
Bî hod iken erdin Hakk’a, ayık olman nendir senin?
Yunus Emre
İlk Yorumu Siz Yapın