“Mesela, bahar mevsiminde cennet hurileri tarzında bütün ağaçları sündüs-misal (güzel örnek) libaslar (kıyafetler) ile giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaatiyle (süsleriyle) süslendirip hizmetkar ederek onların latif elleri olan dallarıyla, çeşit çeşit en tatlı, en musanna (sanatlı), meyveleri bize taktim etmek; hem, zehirli bir sineğin (arının) eliyle şifalı en tatlı balı bize yedirmek; hem, en güzel yumuşak bir libası (kıyafeti) elsiz bir böceğin (ipek böceğin) eliyle bize giydirmek; hem, rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak ne kadar cemil (güzel) bir kerem, ne kadar latif (lutfeden) bir rahmet eseri olduğu bedaheten (açıkça) anlaşılır.” (Risale-i Nur Külliyatı, 10. Söz)
Evet bu mükemmeliyat derecesinin üzerindeki misal karşısında ha la Namazsız, Duasız, ve Rabb’binden habersiz yaşamak ne kadar ahmakhane bir haldir sanırım anlamak gerek! Şu yeni yeni cemalini gösteren bahar’ın muhteşem tecellilerine bu cihetle bakmak ve luzumsuz hayat meşgalesinden, stresten, ve bunalımdan uzak şahane bir huzur deryası olan İslam hayatına adım atmak için elbette karşısınızda hiç bir engel olmasa gerek!
Vakit dar, nefis kor ateş ve hayat pek luzumsuz işlerle dolu…
Bu karmaşa içinde insan nefes alacak bir durak ve dinlenme yeri arıyor kendine…
Dinlenme yeri olan Kur’an ve nefes alınacak son durak Mezar arasında geçsin ömrünüz…
Huzur bulasınız…
fakir mes’ud
Huzuru kendi içimizde bulmazsak,başka yerlerde aramak boşunadır…
La ROCHEFOUCAULD
——-
huzur bulasınız efendim…
teşekkürler
paylaşımlarınız harika….
yumuşak ve genizden gelen bir ‘ ha ‘ harfi ile başlayan hayat… uzun ve suskun bir ‘ mim ‘ ile bitmeden önce ‘ha’ ve ‘mim’ arasında ‘kulluk’ görevini mesai eksiği olmadan vermek mesele… verebiliyormuyuz peki… o apayrı bir mesele…