Hani bazen duruyorsun orada öylece… Sessiz, masumca… Başın önde ve koca dünya ardında bekliyorsun öylece… Ürkek, dünyaya yeni gelmiş yavrucuklar gibi meraklı gözlerle bakıyorsun ya etrafına ve hani görünce beni uzakdan da olsa açıveriyor ya cennet bahceleri o zehra cemalinde işte o an ayağımın altından kayıyor alem, titriyor küre-i arz!
Evet Hira! Artık alıştın bazı şeylere… Mesela dur durak bilmeden yürümeye. İlk başlarda hatırlarım sorar dururdun neden bu kadar çok yürüyoruz diye ama şimdilerde muazzam bir teslimiyetle bıraktın kendini yollara… Ellerin ellerimde… Henüz anlamadın neden o kadar çok yürüyorum ve neden bu kadar çok düşünüyorum… Ama alıştın hiç değilse öyle zannediyorum ki çok yakın bir zamanda beni anlayacak ve bu yürüme işini benden çok seveceksin!
Seviyorum yürümeyi aralarda, kuytularda ve köşelerde… Seviyorum çünkü en adam! en sahici ve en hasından insan kuytularda… Gördün ya işte bu gün sende! Koca alışveriş mağazalarında koca koca kitapcılar nerede bu gün gittiğimiz tiyatro oyun yazarlığından sahaflığa geçip yapıp “rızık buradaymış” diyen sahaf nerede! Ve yine gördün bu gün Hira neden bu kadar çok yürüdüğümüzü kuytu , köşe bucak yerlerde… Caddelerin en ışıklı mekanlarında yenilen yemeklerden belkide bin kat daha lezzetli ve onlardan belkide 10 kat daha ucuz yemeklerin lezzetini… Evet Hira zaman yanında bir yangın misal yakıyor beni! Her geçen dakika bir filmin sonuna yaklaşan acı son gibi… Ama şükür ki yeniden geleceğini bilmek ve zehra cemalinde tebessümlerin uçuştuğunu görmek bu bi çare yanan gönlüme azda olsa bir zem zem serpiyor…
Belki bir müddet daha bekleyeceğiz… Birlikte sakin ve sessiz sabredeceğiz… Milyonlarca yıldızın etrafında dünyayı döndüren Allah muhakkak bizide unutmaz! Bunu bilecek ve haddimizi bileceğiz…
Bak bu gün o sahaftan birlikte aldığımız Cevheri Divanının bir dörtlüğünde ne diyor;
El çek tabib el çek yaram üstünden
Sen benim derdime deva bilmezsin
Sen nasıl bir tabibsin yoktur melhemin
Yaram yürektedir sarabilmezsin
Yüreğimdeki yerini İnşaAllah beğenmişsindir Hira, geniş değil belki ama sıcacıktır unutma…
fakir mes’ud
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.” Fuzuli
sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim..
NAZIM HİKMET
Ama şükür ki yeniden geleceğini bilmek ve zehra cemalinde tebessümlerin uçuştuğunu görmek bu bi çare yanan gönlüme azda olsa bir zem zem serpiyor…