"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Eylül 2013

Makâm-ı Mustafâ’dur bu

m

Hacca gidenleri çoğu zaman cani gönülden pür dikkat dinlerim. Acaba nasıl bir duygu? Acaba ne gördüler orada… Görünenden ötede ne var acaba diyerek Haccın manasına varmak niyetiyle kulaklarımız değil 4 dört yüz kırk dört dahi açsam aradığım cevabı bulamadım şimdiye dek. Aradığım oradaki bir adım ötede olan. Orada yani Peygamber şehrinde mutlaka olması gereken, yürekleri yakan, gözleri kurutan, sözleri bitiren, düşünmediğimiz fakat hissettiğimiz şey… Hiç bir zaman bunu bulamadım anlatılanlarda. Dinlediğim tesbihler, namazlar, tavaflar hep aynıydı. Hatta bazı zamanlar bunları dahi dinleyemeden insanların nasıl hareket ettiklerini dinler olurdum.

özledik be

Uzakta olmak çok hatrı sayılır bir sebep değil bir insanı düşünmemek için. Uzakta olanlar daha çok sevilir, daha çok düşünülür… Uzakta olan her zaman yalnızdır bana göre tek başınadır. Uzakta olan hep benden yana biraz gariptir hayatında, uzaktakiler hep gariptir. Gurbet denen yanık türkünün notalarıdır nede olsa onlar. Uzakta olanlar hep özler, özlenmesi gerekirken. Yalnızlık onlar için artık sıradan bir hal olmuştur ve artık yalnızlığa aşıktır onlar. Çaylarını iki kişi içtiklerinde dünyanın en mutlu insanı olabilen yalnızca uzaktakilerdir. Uzakta olanı her zaman düşünür burada olan. Uzakta olan hep tenhadadır. Yağmurda. Karda. Kışta. Yalnız bir kıyamette.