"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Mayıs 2010

Huzur bulasınız

“Mesela, bahar mevsiminde cennet hurileri tarzında bütün ağaçları sündüs-misal (güzel örnek) libaslar (kıyafetler) ile giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaatiyle (süsleriyle) süslendirip hizmetkar ederek onların latif elleri olan dallarıyla, çeşit çeşit en tatlı, en musanna (sanatlı), meyveleri bize taktim etmek; hem, zehirli bir sineğin (arının) eliyle şifalı en tatlı balı bize yedirmek; hem, en güzel yumuşak bir libası (kıyafeti) elsiz bir böceğin (ipek böceğin) eliyle bize giydirmek; hem, rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak ne kadar cemil (güzel) bir kerem, ne kadar latif (lutfeden) bir rahmet eseri olduğu bedaheten (açıkça) anlaşılır.” (Risale-i Nur Külliyatı, 10. Söz)

acizlik, ego, zaman, vesaire ve dostum ölüm

Herşey ama herşey gelip geçiyordu oysa! giymeye kıyamadığım elbiseler küfleniyor, yemeye doyamadığım en leziz yemekler iki lokmada tükeniyor ve bitmemesini istediğim her mutlu gün geceye mahkum oluyor! Zaman sözünü her zaman tutuyor… Tüm bu eksilişlerin, tükenişlerin ve bitişlerin arasında her daim yeni bir var oluşu ve yeni bir başlangıcı arıyor bu hüzünlü gönül. Yeni bir başlangıcın tükeniş yolunda kaybolup gidiveriyor farkına varmadan! ve bir gün herşeyden ve herkesden habersiz tükeniveriyor! verdiği onca söz, kurduğu onca hayal ve yapacak bir ton iş şurada dura dursun çekip gidiyor arkasına bakmadan! Aslında hep yapmak istediğini O yaptırıyor ona…

Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir

Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir
Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir

Benim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın
Eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir

Veren bu sûret-i mevhûme revnak reng-i hüsnündür
Gülistân-ı hayâlim nevbâharım varsa sendendir

Felekden zerre mikdâr olmadım devrinde rencide
Ger ey mihr-i münîr âh u zârım varsa sendendir