"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Nisan 2010

ben buyum oysa

değişmemeliyim… özümde neyse o… işte şimdi size içimdeki küçük misafirhaneyi açıyorum… muhabbeti olan buyura…

Geceleri seviyorum ben…
Simsiyah olan ve içinde gözyaşlarımı saklayan geceleri… sessiz ve kimsesiz geceleri… Elif’li, Vav’lı, Dua’lı ve uçsuz bucaksız düşünceli geceleri… geceleri dolaşmayı seviyorum ben sokak sokak… bir vakit kalkıp pencereden içeri giren yağmur suyunu silmeyi, Annem’in üstünü örtmeyi seviyorum… lambaları yakmayı hiç sevmiyorum geceleri… sessizce mutfağa geçip en acısından kendime bir kahve yapmayı ve aspiratörün ışığında elime ne geçerse okumayı seviyorum… sonra oracıkta durmayı ve insanların ne kadar saçma ne kadar manasız davrandıklarını düşünmeyi seviyorum… ve ölümü düşünmeyi seviyorum gecenin bir yarısı…

Soba’ları seviyorum ben…
Üstünde Annem’in elleri üşümesin diye sürekli sıcakta tuttuğu  suyun çıkardığı suyun ritmi ile çalıştığım ders notlarımı seviyorum… Ara sıra kızıyorum onlara Annemin ellerini simsiyah yapıyorlar diye ama yinede seviyorum Soba’ları… Arkasına geçip iki kıvrım olmayı ve orada ısınamayan çocukları düşünmenin vermiş olduğu ulvi pişmanlığı, ulvi vicdan azabını seviyorum… Abimin kışın ortasında kapıdan hızlıca içeri girip sobanın borusunda ellerini ısıtmasını, Annem’in ben severim diye üzerinde Ekmek kızartmasını seviyorum… Soba’nın etrafında toplanmayı seviyorum ben… Tek bir noktadan ısınmayı…

nerdesin!(?)

Nerdesin!

Kainat uyandı secde için Nerdesin!
Ezanlar çağırıyor seni Nerdesin!
İşte bak gidiyoruz Nerdesin!
Bir çocuk ağlıyor orada Nerdesin!
Annen çağırıyor Nerdesin!

Bu kadar vurdum duymaz olamazsın sen Nerdesin!

Gazze yi vurdular Nerdesin!
Filistin yanıyor Nerdesin!
İnsanlık ölüyor Nerdesin!
Komşun ağlıyor Nerdesin!
Çocukların aç Nerdesin!
Eşin seni bekliyor Nerdesin!

Seyreyle Güzel

Hira! Dinleyelim hadi… Usulca ve sessizce… Belki Şifa olur!

Seyreyle Güzel Kudret-İ Mevla Neler Eyler
Allaha Sığın Adl-İ Teala Neler Eyler

Canana Gönül Vereli Ben Candan Usandım
Hem Düşeliden Derdime Dermandan usandım

Suları Şikest Meyleri Kalp Hazreti Haktan
Bir Ane Değin Ettiğim İsyandan Usandım

zaman

Günler bir birini bir çocuğun balon satan bir amcayı kovalaması gibi tatlı tatlı kovalıyor duruyor… Ve ben büyüyorum! Büyümek! Hani şu bahcemizde elmaların önce birer çiçek misali sonra yeşilimsi sonrada kıpkırmızı hali gibi… Çiçekliğim geçtimi bilmiyorum ama kırmızılık hissiyatı çöker oldu içime…  Ne istiyorsun sorularına ölmek istiyorum gibi cevaplar veriyorum mesela… Ama kimse anlamıyor. Herkesin benden aldığı pozitif enerjiyi ben asla kendime veremiyorum… Sanki şu koca dünyanın yükü yalnız benim omuzlarıma yüklenmişcesine huzursuz oluyorum… Namazsızlığın vermiş olduğu bu hal beni çıkışı olmayan derin bir kuyuya atıyor… Kuyu! Kuyu ama Yusuf’un düştüğü o cennet kuyularından değil… Dipsiz, kimsesiz, bunalmışcasına, kötü ve pis… İşte bu kuyuların içinde çırpınıyor ve gıhımı çıkaramıyorum… Hayat pastasının en lezzetli dilimini yalnızca ağlayarak ve düşünerek geçiriyorum… Ağlıyorum çünkü hiç bir zaman mutlu olamıyorum! Elimde değil affet mutlu olamıyorum! Mutlu olamıyorum çünkü çocukların hemen hepsi ağlıyor… Onlar ağlarken ben gülemiyorum… Gül’e hasret bir hal ile gülme vuslatında şikayetsiz öylece susuyorum…