değişmemeliyim… özümde neyse o… işte şimdi size içimdeki küçük misafirhaneyi açıyorum… muhabbeti olan buyura…
Geceleri seviyorum ben…
Simsiyah olan ve içinde gözyaşlarımı saklayan geceleri… sessiz ve kimsesiz geceleri… Elif’li, Vav’lı, Dua’lı ve uçsuz bucaksız düşünceli geceleri… geceleri dolaşmayı seviyorum ben sokak sokak… bir vakit kalkıp pencereden içeri giren yağmur suyunu silmeyi, Annem’in üstünü örtmeyi seviyorum… lambaları yakmayı hiç sevmiyorum geceleri… sessizce mutfağa geçip en acısından kendime bir kahve yapmayı ve aspiratörün ışığında elime ne geçerse okumayı seviyorum… sonra oracıkta durmayı ve insanların ne kadar saçma ne kadar manasız davrandıklarını düşünmeyi seviyorum… ve ölümü düşünmeyi seviyorum gecenin bir yarısı…
Soba’ları seviyorum ben…
Üstünde Annem’in elleri üşümesin diye sürekli sıcakta tuttuğu suyun çıkardığı suyun ritmi ile çalıştığım ders notlarımı seviyorum… Ara sıra kızıyorum onlara Annemin ellerini simsiyah yapıyorlar diye ama yinede seviyorum Soba’ları… Arkasına geçip iki kıvrım olmayı ve orada ısınamayan çocukları düşünmenin vermiş olduğu ulvi pişmanlığı, ulvi vicdan azabını seviyorum… Abimin kışın ortasında kapıdan hızlıca içeri girip sobanın borusunda ellerini ısıtmasını, Annem’in ben severim diye üzerinde Ekmek kızartmasını seviyorum… Soba’nın etrafında toplanmayı seviyorum ben… Tek bir noktadan ısınmayı…