"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Ekim 2008

Birbirimize Sahip Çıkacağız.. Sizde katılın!

Aziz  Hanım kardeşlerim…
Artık yeter diyenlerdenseniz şayet…
Lütfen aşşağıdaki duyuruyu dikkatle okuyunuz ve vaktiniz müsait ise lütfen bu eyleme sizlerde katılınız.

Yine okullar açılıyor, yine aynı görüntülere şahit oluyoruz:

Bir grup kadın duvarın berisinde arkadaşlarının serbestçe girip çıktığı okula girememenin sıkıntısını; gencecik bir yaşta yetkili parmaklarca işaret edilmenin eziyetini; kalabalıklar içerisinde yalnız kalmanın hüznünü; eğitim, aş, iş gibi en temel insan haklarını kendisi için ulaşılmaz kılan sistemin utanç verici ağırlığını yaşıyor. Ve her şeyin ötesinde, daha belki yaşları yirmilere henüz varmış genç kadınlar bir özgürlük mücadelesinde ayakta kalmaya zorlanıyor.

Susturmayın beni kalemler…

Ey Hayat!
Ey koca boş dünya!
Ey uçsuz bucaksız feza!
Nereye.. Kime bu gidiş! Nedir bu sizdeki serzeniş? Neden görünmez dibiniz… Gözlerimin alabildiğini görmek yetmez gayrı bu fanii halime… Çare bulun artın söyleyin dermanı nerede! Kime, nasıl gideyimde avutayım bu gönlümü? Neye, nasıl bağlanayaımda susturayım bu sözümü?

Röportaj: Bir imamın sıradışı mücadelesi

Hekimoğlu Ali Paşa Haziresi’ndeki mezar taşlarını gösteren ‘Kaybolan Medeniyetimiz’i sadece bir ‘mezar taşları kitabı’ olarak değerlendirmek üzereydik ki, arkasında, çok daha fazlasının, 24 yıllık bir mücadeleden sonra ortaya konmuş örnek bir cami projesinin olduğunu fark ettik. İmam ve cami kavramları üzerine bir kez daha düşünmeyi gerekli kılan bu projenin mimarı, felsefe mezunu olduğu halde imamlığı tercih eden Hattat Hüseyin Kutlu. 1976’da başladığı Ali Paşa Camii imamlığından 2001’de istifa eden Kutlu, hayalindeki cami projesini hayata geçirdiği için mutlu; ancak ‘maya’nın tutması için bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Ona göre meselenin çözümü, caminin ve imamın tarifini yeniden yapmaktan geçiyor.

Sen sen ol da kıskanma maydanozu…

“Bir sivrisinek gözü boyunda maydanoz tohumu, toprağın zifiri karanlığına atılıyor, bir yanında çelik kadar sert bir taş parçası bir yanında nane tohumu bir yanında da semiz otu, ötede adını sanını bilmediğimiz bir sürü tohum daha. Beri yanda solucanlar, kırk ayaklı böcekler beş adım ötedeki çınarın korkunç kökleri yetmiyormuş gibi karıncalar, kurtlar, kuşlar, kaplumbağalar, hoyrat ayakları insanların. Bütün bunlar arasında sivrisinek gözü kadar maydanoz tohumu kimini öpe öpe kimini ısıra ısıra kıldan ince, kılıçtan keskin köklerini salacak.