Bu dünya yalnızca zevkten keyifden ibaret değil! Etraf acı ile feryad ile dolu aslında.. Hani başa gelmeyince anlamazmış ya insan bundan bu başı boşluk. Düşünün Anneniniz ya da Evladınız azıcık hastalansa ateşi çıksa ortalığı ayağa kaldırır hemen hastanelere koşar o geceyi kabuslar içinde geçirir belkide tek damla uyku uyumadan geçirirsiniz.
Peki ya diğerleri…
Sen bu yazıyı okurken hastanelerde bir medet bekleyen binlerce insan var! Kimisi oğlunun kimisi Anne sinin kimisi eşinin ölüm haberleri ile yıkılıyor olduğu yere.
Şimdi sen bu yazıyı okurken.. Binlerce engelli evinin penceresinden gökyüzünü seyrediyor o müthiş sabırları ile. O inanılmaz o Peygamber sabırları ile pencere önünde bekliyorlar hayatı. Peki ya Sen? Hep böyle kalacağınımı sanıyorsun ey budala! An meselesi herşey bir an. Bir araba bir kişi yada bi ufak olay sonucu ya hayatını yada elindeki sağlığını kaybedebiliyorsun. Hiç ummadığın anda!
Şükürsüzlük ne acı. Hele bu kadar nimetin içinde! Ellerim.. Ayaklarım.. Gözlerim.. Kulaklarım.. Ve bin keza azalarım… Bu nimetler farkında olmadan Rab’bin bize sundugu eşsiz benzersiz Şahanelikteki hediyeler..
Şimdi biri çıksa şuradan deseki ver şu gözlerini ne istersen vereyim sana.. Verebilirmiyiz hiç değişebilirmiyiz gözleri dünyalara! Peki ya… Şöyle bir anlaşma olsa? Eğer ki günde 5 kez namaz kılmaz isen o gözler kör olacak deseler nasıl koşarız o namaza! O bahaneler uydurduğumuz o bambaşka ana o eşsiz buluşmaya nasılda koşarız.. Elimizdekini oldugu gibi bırakır kendimizi Namaz’a göre planlar öyle yaşarız… Neden! Kör olmayalım diye değilmi!
Peki ya şimdi ne farkı var?
Allah diyor ya bu ezanlar.! Gel diyor ya! Kim diyor bunu ey insan! Gel diye kim çağırıyor seni yanına! Patronun gelsin dediğinde nasılda eteklerin tutuşup üstünü başını düzeltip koşuyorsun.. Peki insan! Allah seni çağırıyor! Varmı ki ötesi! Neye vurdum duymazlık yapıyorsun! Kime gitmiyorsun farkındamısın!
Bu güzel nimetler bizde iken değerlendirmeli. Sevmeli herkesi. Hiçbir kötülük beslememeli yüreklerde. Hiç bir fesatlık olmamalı. Kardeş bellemeli herkesi. Allah deyince dolmalı o gözler, taşmalı. Kalp bir başka atmalı. İşlenen günahları asla unutmamalı öyle dua etmeli.
Allah’ım Verdiğin nimetlere sonsuz Hamd’u Sena lar olsun!
Sen beni ne kadar seviyorsun ki her an kolluyorsun beni. Yanlış yapmama manii oluyorsun.
Rab’bim bu kalp senden korkar. Ama bu korku senin azap edici oluşundan değil. Bu korku sana layık olmamakdan! Olamamakdan!
Evde nasılda tozlu durur o Kur-an lar. Kaç kez açıktık ki.
Allah’ım sen görüyorsun herşeyi..
Beni.. İçimi.. Düşüncemi.. Kalbimi..
Sen anlat beni İnsanlara Allah’ım!
Kimse anlamıyor beni…
Sen beni sana layık eyle…
Ben ilk seni sevdim Rab’bim. Senden sonra fanii sevmeler hep o senin lutfundan güzelliğinden.
Allah’ım sen kullarını seversin.
Rab’bim.. Mevlam.. Sev beni.. Sevdir beni..
Mesut ÇELİK
Ben Böyle Olmamalıydım
Ben, böyle olmamalıydım
İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.
İçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi.
Kendimden geçmeliydim sonra…
Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
Ama bunu kimse duymamalıydı,
Seni, mahşere kadar saklamalıydım.
Ben böyle olmamalıydım
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
Ben hep sana yormalıydım.
Gece yıldızlarını serpince göre
Seni görmek için uyumalıydım.
Şarkılar kime söylenirse söylensin
Sana diye dinlemeliydim.
Türküler dolmalıydı odama,
Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
Selvi boylu yâr sen olmalıydın
Kömür gözlüm ateşine düşeli
Senin için söylenmiş söz olmalıydı.
Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice
Bir keman, incecik çığlık olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi,
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Böyle olmamalıydım,
Kelimeler taif’i taşıyınca kulaklarıma
Daha yüzüme çarpmadan taif rüzgarı,
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.
Haremde bir ikindi vakti
Kem gözler çevrilince sana
Ve vefasız eller uzanınca yakana
İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
Sen ötelere hazırlanırken,
Öteler senin için süslenirken,
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
Perdenin son kez kapanması gibi,
Kapanmalıydı gözlerim.
Sonra içime doğru gerilip,
Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
“allah(c.c.)” deyip,
Düşmeliydim yere.
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamıydım.
Ve mahşer günü…
Uzaktan seni seyretsem.
Sana yakın olmak için can atsam.
Beni engelleseler,
“sen kim yakınlık kim?” deseler.
Ben ağlamaktan konuşamasam.
Gözlerini çevirsen bana.
“benim cennetim bana bakan gözlerindir.”
Ve tebessüm etsen.
Ama bunu kimse görmese,
Seni ebede kadar saklasam.
DURSUN ALİ ERZİNCANLI
ellerine yüreğine sağlık Mesut … yine döktürmüşsün vallahi
Cok güzel…Yazim,anlatim mükemel…yüregine saglik…Allah gayretlerini daim etsin kardesim…selam ve dua ile…
Bu yazinizi üyesi oldugum bir siteye ekleme yaptim…Hakkinizi helal edin…isiminizide belirttim tabiki dilerseniz adresinizide eklerim…selam ve dua ile…
Yüreğinize sağlık çok güzel bi yazı olmuş Rabbim cümlemizi inanan iman dolu şükretmeyi bilen kullardan nasip eylesin
Allah’ım çok şükür verdiğin nimetlere
Allah’ım sen affedicisin, affı seversin, beni ve tüm kullarını affeyle
evet aslında o bedensel rahatsızlıkları olan kardeşlerimiz değil biz acınacak haldeyiz.Öyle bir haldeyiz ki herşeyden bir şikayet herşeyden bir yakınma tutturmuşuz gidiyoruz..Kendimiz için birşey yapamasak bile kardeşlerimizin acılarını,geçici sıkıntılarını paylaşabilenlerden olabilelim inşallah..