** 07.04.08 Tarihli eklenti;
“Bir çocuğu mutlu edeceğiz.” diye koyulduğumuz bu yolda nihayi sonuca Mutluluğa vardık.
Ve nihayi sonucu resm ettik :)
Evet yukarıda gördüğünüz bu iki çocuğumuzun yüzündeki bu tebessümler sizlere teşekkür mahiyetindedir.
Bu tebessümler sizindir…
Bu güzel hayır işinde desteğini esirgemeyen tüm sevenlerime tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Çocuklarımız artık bilgisayarlarına kavuştu ve biz her daim onları soracak ve kollamaya devam edeceğiz.
Bu duygu dolu güzel günde daha fazla yazacak birşey bulamıyorum..
04.04.08 Tarihinde yazılan yazı;
Hayırlısı ile nihayi sonuca vardık! Hani şu “Bir çocuğu sevindireceğiz” yazımda bahsettiğimiz kardeşlerimize sonunda sizlerinde yardımı ile bilgisayarlarını aldık. Maddi nedenlerden ötürü bilgisayarlarını ellerimle teslim edemedim. Ankara’da bulunan Emre abim [ Emre AYKASIM ] sağolsun bizzat ilgilenecek.
Dün gece Ailemizi aradım çocuklar’la konuştum ve inanılmaz sevindiler. Bu güzel hayır işinde bana destek olan tüm sevenlerime minnettarım.
Şimdi bazılarının hatrına şöyle gelecek bir çocuk diyecekler sevinse ne olur sevinmese ne olur? İşte bunu fikirlerinden geçirenler maalesef olacaktır. Bu güzellikleri hayatta göremediklerinden akıllarından acaba toplanan para ile ne yaptı? Yedimi? Harcadımı gibi bir takım soru işaretleri ile bizi sorgulayacaklar.
Ama Allah var! O görüyor her anımızı. Bu nedenle gönlümüz rahat çok şükür Mevla’ya sevindirdik kardeşlerimizi. Kısa bir süre içinde burada fotoğrafları yayınlayacağım inşaallah.
Bağışda bulunan abilerimiz, ablalarımız, kardeşlerimiz isimleri yayınlanmasın istediler.
Gizli tutuyorum.
Hepinizden Allah razı olsun. Bu gibi hayırlı işlerde tekrar görüşmek dileği ile…
herkesi tebrk ediyorum…ben katilamadim malesef…bidahiki sefere insallah!
Mesut kardeşimizi tanımam.Bu mevzudan da başka bir arkadaşımın arabayla şu bilgisayarı sahibine bir götürüp kurulumu yapalım dediğinde haberdar oldum.Sadece şu kadarını söyleyebilirim kesinlikle hedefini tam bulan bir yardım.Bilgisayarı götürdüğümüzde yağan yağmur ve soğuk havaya rağmen evi bulamama ihtimalimize karşı bizi sokakta bekleyen o iki çocuğu ve gözlerindeki mutluluğu görebilseydiniz eminim sizlerde benim gibi düşünürdünüz.Tekrar söylüyorum hedefini tam bulan bir yardım olmuş.
“Levent Karamete” Kardeşim Allah Senden Razı olsun taa Ankara’larda benim adımı sanımı tanımadan yallnızca güzel bir iş yapma pahasına uğraştın, çalıştın ve bu güzel işin tamamlanmasına büyük katkı sağladın.
Bu işi yapmaya karar verdiğimde çoğu kişi “yahu nasıl götüreceksin ankaralara” , “bilmezsin etmezsin nasıl bulacaksın” gibi soğuk laflar etmiş ti ama seninde bizzat şahit olduğun gibi emel güzel olunca işde kolay oluyor.
İşte bu güzel fotoğrafta yanan o iki ışık sizlerin sayesinde yandı.
Ailenin durumunu tahmin edebiliyorum.
Baya bir konuşmuşluğumuz var telefonda.
Elimizden geldiğince takip edeceğiz İnşaallah.
Senin gibi güzel insanların hızla çoğalmasını dilerim Rab’bimden.
Saygılarımla…
EBU’D-DERDÂ: Hesaptan Korkan Tâcir
İki kutuplu bir dünyası vardı Medine’ye gelinceye kadar
Peygamber: Kâr ve zarar.
Ensar’dan Müslüman olan son kişiydi Ebu’d-Derdâ. Fakat bu süre içerisinde öyle bir kâr zarar hesabı yapmıştı ki, dükkânını kapatan ilk kişi olmuştu Medine’de.”Günde üç yüz altın kazanmak artık sevindirmez beni. Ben ticaret ve alış – verişin, kendilerini Allah’ı anmaktan alıkoymadığı kimselerden olmak istiyorum!” diyerek, yeni bir güne başlamış, bütün kazancını Allah yolunda harcayacak olsa bile ticarete devam etmek istemediğini bildirmişti dostlarına. “Bunun nesini istemiyorsun!” diye sormuşlardı hayretle de iki kelimeyle mühürlemişti dudaklarını: “Hesabının çokluğunu!”Ah Ebu’d- Derdâ! Nasıl da değişmişti ölçüleri! Bir zaman dünyaya dört elle sarılırken şimdi, ” Dünyaya sarılanın dünyası yoktur!”diyordu. Günü zararla kapatmaktan yine korkuyordu. Fakat “Neden bildiklerinle amel etmedin?” sorusundandı korkusu.
Ah Ebu’d-Derda! O deli gibi mal toplayanlara kızardı. Her vadiye mal yığanlara. “Bizim gideceğimiz bir yurdumuz var. Orası için biriktirmeliyiz!”derdi. Kızı Derdâ’yla evlenmek isteyen Yezid bin Muaviye’ymiş ne çıkar! O yoksul bir mümini tercih etmişti! Hz. Ömer Şam’a gittiğinde bir gece Ebu’d-Derdâ’nın ziyaretine gitmiş, evinin kapısında kilit olmadığını, üzerinde oturduğu bir keçe parçası ve yastık yerine kullandığı bir semerden başka bir eşyası bulunmadığını görüp sabaha kadar ağlamış, Ebu’d-Derda ise Ömer’e Hz. Peygamber’in şu sözünü hatırlatmıştı: ” Dünya yurdunda eşyanız bir yolcunun azığı kadar olsun!” Ah Ebu’d-Derda, yeni binalar yapanları görmüştü de bir kere bakın nasıl seslenmişti onlara: ” Ha bire dünyayı yeniliyorsunuz!”
O dünyayı değil, ruhunu yeniledi. Dünyayı değil, dünyayı yaratanı sevdi. Ve Hz. Peygamber’den öğrendiği şu duayı mırıldandı hep: “Allah’ım senin sevgini istiyorum! Seni seveni sevmek istiyorum!” Bu sevgiden ayrılmadı sağlığında ve hastalığında.
güzel insan mesut celik…kardesim de Ebu’d-Derda edasi var…isigi var hamdolsun…daim olsun insallah…
“Allah’ım senin sevgini istiyorum! Seni seveni sevmek istiyorum!”
Allah herkese güzellikler nasip etsin. Ebu’d-Derda gibi Hz. Ömer gibi en önemlisi Resul-i Ekrem gibi olmayı nasip etsin. Belki bu bilgisayar onların yarınlarını aydınlatacak. ilerde okuma azimlerini arttırıcak yani güzellikler sunacak. Önce Mesut arkadaşımıza daha sonra tüm herkese Teşekkür ediyorum keşke bizde bişeyler yapabilseydik. Herkesden Allah razı, yar ve yardımcısı olsun.
Güzel gören güzel düşünür güzel düşünen hayatından lezzet alır. lezzetli günler diliyorum.