Herşeyde bir hayır vardır

Es Selamun Aleyküm Kardeşlerim….
Evvela yazılarımı özenle takip eden her bir aciz kula ayrı ayrı selam ola…
Nedendir bilemedim amma bu sıra sosyal konular üzerinde yazılar yazmak istiyor bu gönül, sosyal hayata Din’in tesirini nacizane yaşadıklarımdan da alıntılar katarak bu fakirhanede paylaşmak istiyorum.

Uzun lafın kısası olmaz! Bu nedenle yazıma “Olan’da hayır vardır, amma olduğu hal ile amma neticesi ile…” diyerek başlıyor ve Risale-i Nur’dan kısa bir alıntıyı istifade edebilmek cihetiyle sizlerle paylaşmak istiyorum;

Bizim gibi hakikat ve âhiret kardeşlerin, ihtilaf-ı zaman ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mani’ teşkil etmez. Biri şarkta, biri garbda, biri mazide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri âhirette olsa da beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler. Hususan birtek maksad için bir tek vazifede bulunanlar, birbirinin aynı hükmündedirler. Sizi her sabah yanımda tasavvur edip, kazancımın bir kısmını, bir sülüsünü (Allah kabul etsin) size veriyorum. Duada, Abdülmecid ve Abdurrahman ile berabersiniz. İnşâallah her vakit hissenizi alırsınız. Sizin dünyaca bazı müşkilâtınız, senin hesabına beni bir parça müteessir etti. Fakat mâdem dünya bâki değil ve musibetlerinde bir nevi hayır vardır; senin bedeline “Yahu bu da geçer” kalbime geldi. لاَ عَيْشَ اِلاَّ عَيْشُ اْلاَخِرَةِ düşündüm, اِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ okudum, اِنَّا لِلّهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ dedim. Senin yerine teselli buldum. Cenab-ı Hak bir abdini severse, dünyayı ona küstürür, çirkin gösterir. İnşâallah sen de o sevgililerin sınıfındansın. “Sözler”in neşrine manilerin çoğalması sizi müteessir etmesin. İnşâallah neşrettiğin miktar bir rahmete mazhar olduğu zaman, pek bereketli bir surette o nurlu çekirdekler, kesretli çiçekler açacaklar. (Yirmiüçüncü Mektub).

Benim büyük bir düşünür olarak gördüğüm Saidi Nursi mektubatında gayet latif bir suretle bir kardeşinin sıkıntısını gönlünde hissederek “Ya hu bu da geçer” demiş… Peki, şimdi gelelim bize…

İnsan hakiki bir gözle baktığında bu dünyanın ne kadar boş, ne kadar çirkin, ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu çok mutlak bir suretle görebilir amma gözler bu günah sahnelerinden bir aralık bulupta göremiyor o başka!…  Günahların kalplerimizi tozuttuğu bu devirde başımıza gün içinde o kadar çok hadise geliyor ki  akıllara zarar, evvel zamanda on senede yapılabilen bir iş şimdi bir ayda çabucak yapılabiliyor, zaman ve olaylar ışığında ötesi hızla gözümüzün önünden geçip gidiveriyor. İnsanlar seksenli yaşlarına geldiğinde “hiç bir şey anlamadım” diyerek farz-ı göç vazifelerini yerine getiriyorlar. Ölüme ramak kala geri dönüp bakıldığında herşeyin pek luzumsuz, pek çirkin, pek sıkıntılı olduğu ekseridir. Elbette dünya çirkin değil, Esma’nın tecellisi olan her bir zerrede muhakkak güzelliğin en yüksek mertebesini görebiliriz amma yaşadığımız bu fanii diyarı kendimize bakii diyar belleyerek hareket ettiğimizde maalesef bahsettiğimiz gibi luzumsuz şeylerle kalplerimizi köreltiyor, kendimizi pek üzüyoruz…

Her işte bir hayır vardır… Amma olduğu hal ile amma neticesi ile. Bu müthiş müjdeyi düşünüp hayatı- iştmaimizde uygulasak başımıza gelen müsibetleri bir hediye cihetinde kabul buyurup “Ya Sabır” diyerek tevekkül etsek, bize zor gibi görünen ama pek kıymetli “sabır” ağacının altında gölgelensek bu sırtımızda hissettiğimiz koca dünya yükünü ne taşımak zorunda kalacağız nede bu can-ı gönül Sultanını içinde barındıran gönüllerimizi daraltacağız.

Müslüman kişi her zaman çareyi Din’de aramalı!.. Aman ha! Sakın yanlış anlamamalı… Mesela, bir kardeşimiz büyük bir borca girse ve pek sıkıntılı günler geçiyor olsada ibadetleri aksatmadan “Allah borcunu ödeme niyetinde olanın kefilidir.” sözünü bilse, görse, duysa ve tevekül-i Allah çalışma azmini elinden bırakmasa pek ferah bir alemde o sıkıntılı zamanlarını neşeli bir bahar hükmünde geçirecek ve evelAllah o çokca bağışlayan ve kullarını pek seven Rahman-ül Hakim’in sayesinde ne borcu kalacak nede tasası… Halbuki olaya bu pencereden değil de diğer bir çerçeveden bakarak “ben ne yapacağım, bu borç bitmez!” diyerek düşünse ve yes’e kapılsa ne çalışma azmi kalacak ne de o borç  bitecek, ömrü hayatından ne kendi bir keyif alacak, ne de Aile eşrafına gün yüzü gösterebilecek…

İşte madem hayır ve şer Allah’dandır… Hem madem olanda bir hayır vardır, madem bizim hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizdede hayır vardır o vakit derdi, tasayı bırakmalı ve hayat-i iştimamızda üzerimize düşen vazifeyi en mutlak bir suretle yerine getirmeliyiz. Çünkü vakit kısa ve vazife pek ehemmiyetlidir…

Tüm sıkıntılarınıza “Bu da geçer ya hu” diyor, daralan gönülleriniz pak olmasını temenni ediyor, Dualarınızın Ravza-i Mutahharada yapılan Dualara karışmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum. İnşaAllah İnşirah suresini anlamak ümmet-i Muhammed’e nasib ola… Dualara baki üç nokta… ( … )

fakir mes’ud

[mp3 autostart=”true” repeat=”true”]http://umutrehberi.tasavvufi.com/mestmp3/ayiniserif/222-pencugah3.mp3[/mp3]