"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Eylül 2010

nasihat-1

Hep eğmem gerekiyor başımı öne… Sessizce ve düşünceli… Her hatanın farkında olup her Tövbeye utanarak gitmeliyim… Utanmalıyım! Hayasızlıklardan, tatsızlıklardan, günahlardan… Utanmalıyım! Şayet bu değeri kaybedersem bir defa bir daha ömrü billah iflah olamam! Kendime kabirde tek bir yoldaş bulamam… Herşeyin farkında olduğum halde sessiz ve tepkisiz kalmamalıyım! Hareket ve sabır ile hem koşarak hemde durarak ilerlemeliyim, “inançlarım gereği bazı şeyleri tadında bırakmalıyım!” Her zaman ki gibi kalemi elime almalı ve sessizce mürekkebi meşk etmeli, gözyaşlarıyla kağıdımı aharlamalıyım! Ümit etmeli ve hiç bir zaman aciz olduğumu, çaresizliğimi ve fakirliğimi unutmamalı bunların bende hep bir elmas değeri taşıdığını bilmeliyim… Asl olanın salih ameller olduğunu çok iyi bildiğim halde üstüne gide gide nefsimi kırbaçlamamalıyım… Alışmamalıyım günahlara! Alışkanlarımı terbiyelemeliyim! Terbiyemi kaybetmemeli ve onu pamuk yastıklarda ağırlamalıyım! Hırsı bırakmalı ve takdir-i ilahi’nin sunmuş olduğu Rahmet yağmurlarında ıslanmalıyım… Hepsinden önemlisi dedim ya… Utanmalıyım! Ömrün bitip tükenen bir kum saati olduğu aşikar ken ve her an kayabilecekken ayağım, ayağımı sağlam basmalıyım… Çok istiyor olsamda, istememeliyim… Çok özlesemde kavuşmamalı, çok hırslansamda sabretmeliyim… Gelip geçen her günün kıymetini bilerek secde etmeli, alnımın yerden ayrıldığı her an hasret duymalıyım… Aşık olmalı ve Aşk’ın gülen yüzüne tebessüm etmeliyim… Geceleri bir köşeye çekilip sessizce dinlemeliyim… Gözlerimi kapamalı ve düşünmeliyim… Çayın buharı gibi uçup giden gençliğimi İbadetimle süslemeliyim! Şükretmeliyim… Hep, şükretmeliyim…