İşte geldim ışıklar yansın artık
Gönlüm karanlıktan kurtulsun artık
Sözüm, özrüm kalmadı diyemem artık
Söyletmeyin beni bilin halimden
SendenKalan Kalan Ne Varsa
İşte geldim ışıklar yansın artık
Gönlüm karanlıktan kurtulsun artık
Sözüm, özrüm kalmadı diyemem artık
Söyletmeyin beni bilin halimden

Zaman nasıl da çabuk akıp da geçti
Güzelliğim aynalarda payımı biçti
Sözlerim özünde bir hiç ti
Bilemedim bu feza hangi “hiç” ti ?

Beşinci Vecih
Mesâil-i imâniyede şüphe sûretinde gelen vesvesedir. Bîçare vesveseli adam, bâzan tahayyülü, taakkul ile iltibas eder. Yani, hayale gelen bir şüpheyi, akla girmiş bir şüphe tevehhüm edip, itikadına halel gelmiş zanneder. Hem, bâzan tevehhüm ettiği bir şüpheyi, imâna zarar veren bir şek zanneder. Hem, bâzan tasavvur ettiği bir şüpheyi, tasdik-i aklîye girmiş bir şüphe zanneder. Hem, bâzan bir emr-i küfrîde tefekkürü, küfür zanneder; yani dalâletin esbâbını anlamak sûretinde kuvve-i müfekkirenin cevelânını ve tetkikatını ve bîtarafâne muhâkemesini, hilâf-ı İmân zanneder. İşte telkinât-ı şeytâniyenin eseri olan şu zanlardan ürkerek, “Eyvah, kalbim bozulmuş, itikadıma halel gelmiş” der. O haller, gâliben ihtiyârsız olduğundan, cüz-i ihtiyârîsiyle ıslah edemediğinden yeise düşer. Bu yaranın merhemi şudur ki:

Akmayan bir mürekkebin derdini bilir misin hiç ? Akmak için çırpınan, bir damla olsun kağıda değmek için yalvaran, Meşk etmek, meşk edipte yükselmek için Sema’ya durmadan Dua eden mürekkebi bilir misin ?