"Enter"a basıp içeriğe geçin

zaman

Günler bir birini bir çocuğun balon satan bir amcayı kovalaması gibi tatlı tatlı kovalıyor duruyor… Ve ben büyüyorum! Büyümek! Hani şu bahcemizde elmaların önce birer çiçek misali sonra yeşilimsi sonrada kıpkırmızı hali gibi… Çiçekliğim geçtimi bilmiyorum ama kırmızılık hissiyatı çöker oldu içime…  Ne istiyorsun sorularına ölmek istiyorum gibi cevaplar veriyorum mesela… Ama kimse anlamıyor. Herkesin benden aldığı pozitif enerjiyi ben asla kendime veremiyorum… Sanki şu koca dünyanın yükü yalnız benim omuzlarıma yüklenmişcesine huzursuz oluyorum… Namazsızlığın vermiş olduğu bu hal beni çıkışı olmayan derin bir kuyuya atıyor… Kuyu! Kuyu ama Yusuf’un düştüğü o cennet kuyularından değil… Dipsiz, kimsesiz, bunalmışcasına, kötü ve pis… İşte bu kuyuların içinde çırpınıyor ve gıhımı çıkaramıyorum… Hayat pastasının en lezzetli dilimini yalnızca ağlayarak ve düşünerek geçiriyorum… Ağlıyorum çünkü hiç bir zaman mutlu olamıyorum! Elimde değil affet mutlu olamıyorum! Mutlu olamıyorum çünkü çocukların hemen hepsi ağlıyor… Onlar ağlarken ben gülemiyorum… Gül’e hasret bir hal ile gülme vuslatında şikayetsiz öylece susuyorum…

Derin derin düşünüyorum ve yine derin bir iç çekiyorum hasrete…
Yunus geliyor sonra fikrime…
“Ballar balını buldum dükkânım(kovanım) yağma olsun” deyişi ve bunu hangi akıl ile hangi Ruh hali ile söyleyebildiğini hayalimde canlandırmaya çalışıyorum…
Taşlıcalı Yahya geliyor sonra bu aciz aklıma…
Cihân fânidir ey Yahyâ Hüve-l Hayy ü Hüve-l Bâkî, Değişmem atlas-ı çarha benim bir köhne şâlım var demesindeki o razı olma mertebesinin sırrını düşünüyorum uzunca… Razı’dan da mertebe olur mu diye soruyorum sonra kendime… Razı olabilmek diyor içimden bir ses… Her şeye, her hale, her duruma, her soluğa ve her an’a… Razı olabildiğin müddetce Sen’sin diyor sonra içimden başka bir ses…

Sonra çıldırmışcasına Fenni’nin şu dizesi çıkıyor karşıma “Şu meydâna niçindir bu geliş ettinse ger tahkîk”? Tahkik edebildim mi diye soruyorum bu aciz beynime! Cevap var ama icraat yok!

Sonrasında ise başka başka dizeler…
Mihenden kaçma ger mahsûd-ı ihvân olmak istersen
[Dostlarının imreneceği örnek bir insan olmak için sıkıntılardan kaçmamalısın. Rahat döşekte olmaz o iş. Şairin dediği gibi:
Kâmilin taş yasdınıp toprak döşenmekdir işi
Bâliş-i râhatda dâim câhil ü nâdân yatur – Rahmî
(Olgun insanlar taşı tastık, toprağı döşek ettiler; rahat yatakta olmaya bilgisiz ve değersiz kişiler özenir.)]

Hayati hoca sağolsun yazıyor bizde istifade ediyoruz…

İstifade’den istifa etmemek içinde elimden geleni yapmaya çalışıyorum…
Nimet şükür ister biliyorum…
Namazsız Adam Adam’da değildir bunuda biliyorum…

Aşk dediğim bu duygu O’nun rızası dahilinde makbuldür hissediyorum…

Tek Yorum

  1. NuN NuN 22 Nisan 2010

    Bu kıymetli yazılar yaralara merhem olmak içinmi yarayı kanatmak içinmidir bilinmez ama iç dünyayı iyi sorguladığı kesin !!!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir