"Enter"a basıp içeriğe geçin

kal…

Herşeyi O’na sevk ederdi. Gülerdi. Kalmak isterdi. Kal…

Kal demek geçiyordu içinden herkese!… Kal! Hani şu “kalkmak” fiilinin ilk üç harfinden oluşan özlem biçimi! Ama ne biçim bir özlemki ne kalkabiliyordu nede kal diyebiliyordu! yalnızca kalabiliyordu orada öylece sessizce, özlem büyüterek, susarak, o olmayasıca günü hatırlayarak yalnızca kalabiliyordu! Kalkmak istiyordu… Herkes giderken sessizce, herkes kapatırken o kapıyı bir bir! o oracıkda öylece kalmamalıydı! Kalkmalıydı! Kaldırmalıydı hayatı ellerinden tutup… Denedi… Kalkmak istedi, bir an sendeledi yine üzülür gibi oldu sesi titredi ve zor belada olsa Annesini çağırdı! Az evvel herkesin gözü önünde aslan gibi ayakta duran çocuk şimdi hani herkes kalkıp gidince Annesi olmadan kalkamadı! Zaten bir Rabbi vardı onu ayağa kaldırabilen birde Annesi… Daha Anne isminin A sı çıkmamıştıki ağzından kapının eşiğindeki anası anladı yavrusunun derdini hemen daha A demeden yavrusu yanında zoraki gülücüklerle bitiverdi… Hiç bir şey yokmuş gibi davranmak bu kaderin kederini tamamı ile yavrusuna tattırmadan kendisi yaşamak istiyordu… Hadi evladım az daha sabır diyerek koluna girdi sanki semadan bir melek indi! Herşey bir anlıkda olsun hafifledi… Birlikte usulca kalktılar, “uyumak istiyorum” anne dedi! Uyumak! Bu kederi, bu acıyı bir an olsun unutmak! “Uyumak istiyorum anne odama gidelim” dedi… Annesi anlamıştı yavrusunu saat daha üçtü, bu saatte uyumazdı yavrucağı ama artık üç’ün ne karanlığı nede aydınlığı fark ediyordu!… Israr etmedi… Birlikte usulca, anasının duaları kendisinin beddualarıyla odasına kadar gittiler… Yatağına oturdu! Susmak farz oldu zira birazdan bacaklarından ayrılacaktı… Bir an bakıştı annesiyle! Bir süre beklediler… O an kulaklarına topkapı sarayındaki hafızların güzel sesi geldi her ikisininde… Bir süre dinlediler… Yatak buzdu! Anne suskunluğu bozdu! “Hadi evladım çıkar artık” dedi… Nede kolay söyledi… “Çıkar!” bu kelime ancak ağızdan bu kadar kolay çıkar! Annesine baktı gözlerini kaldırarak, “tamam anne sen git” dedi… git… nereye olduğu çokda mühim değil anne yalnızca git… görme! görme bu yavrunu bu halde git!… Annesi hiç bir şey söylemeden usulca çıktı odadan. Artık Rabbi daha yakındı o’na… Oturduğu yatakta bir süre bekledi neyi beklediğini bilmeden! Sonra sessizliği dinledi… Gözü perdesi kapalı pencereye ilişti, aralamak istedi perdeyi eli varmadı… Artık vakit ayrılık vaktiydi…

* “Ka…”  hikayesinin ikinci bölümüdür. | Devam edecek…

[mp3 autostart=”true” repeat=”true”]http://parkingmusic.com/files/yedi-belalm.mp3[/mp3]

4 Yorum

  1. Z Z 11 Kasım 2009

    Çok çok güzel! MaşAllah..
    Bu hikaye asla bitmemeli..

  2. aişe aişe 12 Kasım 2009

    eyvAllah.

  3. ummgülsm ummgülsm 13 Kasım 2009

    kalmak ya da gitmek… hangisi daha zor…ya da kolay… neden tamam olduktan sonra paylaşmadınız ki …

  4. P.EYYUP P.EYYUP 20 Kasım 2009

    Emeğinize sağLık Çok güzeL oLmus.. Hikaye asLında bir çok seyi anLatıyor En çokta Hayatın acımasızLığını..

    SaygıLar : Cafê Crown.. P.E.AL

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir