Alemler yaratıldı hürmetine Efendim
Melek insan hayrandır sünnetine Efendim
Sen habib-i hüdasın, mislin ve benzerin yok
Ne kadar şefkatlisin ümmetine Efendim
Adalet ve hürriyet seninle kemal buldu
Bir kıl dahi geçmedi zimmetine Efendim
Nice gözler vardır ki daha dünyada erdi
Gülcemalini görmek nimetine Efendim
Padişahlar kölendir, benim aklım ermiyor
Senden uzak insanın cinnetine Efendim
Alemde Bilal olmak herkesin kârı değil
Aklı olanlar koşar minnetine Efendim
Yüzün gülzar-ı cennet, nazarın kalbe şifa
Sensin tabib beşerin illetine Efendim
Yüce Allah katında şanın o kadar büyük
Gönderildin İbrahim milletine Efendim
Kimki seni tanımaz, sana bende olmazsa
Bir nihayet yok onun zilletine Efendim
Alemlere rahmetsin, müjdelerle geldin sen
Güvercin kanat gerdi hicretine Efendim
Vasfından aciz diller hiç bir söz kâfi değil
Şanına şerefine izzetine Efendim
Hep gıpta etmekteyim seni gören gözler
Nasıl doydu vuslatın lezzetine Efendim
Sendeki güzel sabrı hiç kimseler bilmedi
Gülüp geçtin kavminin hiddetine Efendim
Şu Necati hakirin derdi başından aşkın
Dayanamaz hasretin şiddetine Efendim
Taif’te ve Uhud’da bir lahza sarsılmadın
Hep güvendin Allah’ın kudretine Efendim
Gönlün göklerden geniş, ay nuruna pervane
Cebrail vezir senin devletine Efendim
Aşkına yanan kula artık mahzun olmak yok
Gark eder hazreti Hakk rahmetine Efendim
Seni bilmeyen kişi şu büyülü dünyanın
Niye katlanır bilmem zahmetine Efendim
Nebiler sana müştak yarın bu güzel ümmet
Kuşlar gibi koşacak Ahmed’ine Efendim
Mustafa Necati Bursalı
[mp3 autostart=”true” repeat=”true”]http://umutrehberi.tasavvufi.com/mestmp3/naat/efendim.mp3[/mp3]
Medine’yi ziyaret ettikten sonra daha da bir hasret duyuyorum Efendim sana..Buralardan Efendimde mi yürüdü? Bu havadan O da mı teneffüs etti? Benim baktığım yerlere O da mı nazar etti? İşte hep bu tür sorulardı beynimi meşgul eden.. Medine’den ayrılmak ah ayrılmak zordu Efendim zor…
O’NUN ÜMMETİNDEN OL!
Beri gel, serseri yol!
O’nun Ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!
O’nun Ümmetinden ol!
Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kâbe’ye dön!
O’nun Ümmetinden ol!
Gel dünya, mundar kafes!
Gel, gırtlakta son nefes!
Gel, Arş’ı arayan ses!
O’nun Ümmetinden ol!
Solmaz, solmaz; bu bir renk…
Ölmez, ölmez; bir âhenk…
İnsanlık; hevenk hevenk,
O’nun Ümmetinden ol!
Gökte çakıyor haber,
Geber çelik put geber!
Doğrul yeni seferber,
O’nun Ümmetinden ol!
(1949)
N. Fazıl KISAKÜREK
O kalplere ışık tuttu mu bir kez sönmez, çığ olur da büyür sonra yakar bedeni yakar da savrulur savrulurda kavrulur kaknüs kuşu misali, sonra küllerinden tekrar dirilir bu kez kavruluş bedende değildir artık ruh yanar asıl yanış ruhtadır ne de tatlıdır bu yanış sığmaz bedene zaten kaldıramaz bunu beden de… Ruhtur asıl O Yüce Sevgilinin aşkını taşımaya takat getirebilecek,sonsuzluk ancak gerçek sevgiliyi bulmak ve sımsıkı sarılmak ve asla onu elinden kaçırmamakla uğraş sarfetmektir.İşte şairler yazarlar yanışlarını dizelere ne de güzel aksettirmişler bu yanış önce ademe yanıştır sonra ademi yaratada bütün dönüşler zaten sadece ve sadece ona dönüşle sonuçlanmıyacak mı?